
Mimari olarak en başarılı yapılar bir hikayeden yola çıkarak tasarlanmış
yapılardır. Biz bu binayı tasarlarken iki hikayeden yola çıktık. Biri yapıya adını veren “Kasaba Evi” diğeri de “Giyinme Odası ” idi. Binanın bulunduğu alan kullanılmayan bir yeşil alana bakmaktadır. Büyük odadan bu yeşil alana açılan bina, bir kasaba evini hatırlatmaktadır. Bina aynı zamanda, Firma’nın ürettiği yün kumaşları moda/giyim sektöründe hizmet veren firmalara sunduğu alandır. Bina bu özelliği ile de büyük bir giyinme odası gibidir.

Bir Kompozisyon Olarak Ön Cephe
Binanın ön cephesine uzaktan bakıldığı zaman izleyiciye tanıdık gelir. Dış hatları aslında sıradan bir binadan farklı değildir. Yaklaştıkça binanın diğerlerinden farklı olduğu anlaşılır.
Binanın sınırları net bir dikdörtgendir. Binanın sınırlarında ihtiyaçalara göre büyümesini veya küçülmesini çağrıştırabilecek eklemeler veya çıkarmalar yoktur.
Cephesine baktığımız zaman sıradan bir kapı, bir pencere görülmez.
Tüm bu unsurlar bir kompozisyonun parçası olarak cephede yerlerini alırlar. Binanın cephesi temel geometrik formlardan oluşan bir
kompozisyondur.
Temel geometrik formlar bir sanat unsuru olarak Rus Avangardı (1890-1930) döneminde Suprematist akımında yoğun olarak kullanılmıştır.
Bu akımın amacı kısaca sanatın özünün yakalanması olarak açıklanabilir. En önemli temsilcileri Kazimir Malevich ve El Lissitzky’dir.

Neo-Vernaküler Olarak Arka Cephe
Binanın arka cephesi, günümüz teknolojisinin tüm faydalarından yararlanılarak oluşturulmuş vernaküler bir cephe olarak özetlenebilir. Bunu bir örnek ile açıklamak istersek; tarihi Karadeniz yayla evleri’ni yapan ustların ellerinde bugünkü imalat/inşaat teknolojisi bulunsaydı ne yaparlardı gibi düşünebiliriz. Neo-Vernaküler olarak adlandırabileceğimiz bu tarzın en iyi örneklerinden biri Japon Mimar Kengo Kuma tarafından tasarlanmış olan Yugawara İstasyon Binasıdır.
The Club House’un bahçe cephesinde günümüz teknolojisinin getiridiği olanaklar kullanılarak büyük bir pencere tasarlanmıştır. Çatı yüzeyinde de devam eden bu pencere, insanın normal pencere algısından farklıdır. Bu büyük pencere insanın kendisini, içerideyken dışarıda hissetmesini sağlamaktadır. Bu çelişkili (kontrast) duygu, tasarımın amaçlarından biridir.
Binanın tümü için Modern Eklektik bir dil kullanıldığı söylenebilir.
Firma, ürünlerini çoğunlukla yurt dışına ithal eden, yani yabancılarla çalışan bir firma olmasından dolayı binaya kasaba evini çağrıştıran “The Club House” adı verilmiştir. The Club House’un ingilizcedeki tam karşılığı üst segment bir yerleşim alanının doğa ile iç içe bulunan sosyal tesisleridir.

The Club House’un devamlı kullanılmayacağı göz önünde bulundurularak Büyük Oda’nın geniş ışıklıkları için bir gölgeleme sistemi düşünülmüştür. Bu gölgeleme sisteminde cephe ile aynı ahşap kullanılmıştır ve raylar üzerinde hareket etmektedir.

Yün doğal bir malzemedir. Bu anlamda sunulan ürünün ve yapının uyumlu olması ve birbirlerini desteklemesi için cephede doğal malzemeler düşünülmüştür.
Cephede çoğunlukla ahşap malzeme tercih edilmiştir. Ancak bu ahşap cephe, geleneksel formların modern bir mercekten geçirilmesi ile oluşturulmuştur. Brüt beton binaya daha modern bir duruş vermek ve bina girişini vurgulamak için kullanılmıştır.






